Harem'de Yemek Kültürü
A-
A+
Play
Facebook icon
Twitter icon
Printer icon
Email icon
Harem'de Yemek Kültürü

Sultan efendilerle eşlerinin ödenekleri, her ayın sonunda, içinde ufak meşin çantalar bulunan, küçük atlas keselerde gelir. Baş kalfaların ödenekleriyse beyaz ‘hasse” bezinden çantalar içinde gönderilir ve onlar da kendi mücevher kutuları içinde saklarlar, küçük kızlar paralarını, efendisiz kalmış eski kalfalar olan Saray’ın emektar kızlarına, Harem’in hemen yanında kendilerine ayrılan yapıda oturan “kesedar”lara emanet ederler. Bu harçlıklar, üzerlerinde sahiplerinin adları yazılı küçük keselere yerleştirilip fıçı biçiminde, gümüş kakmalı tahta mücevher kutularında saklanır. Saray cariyeleri biriktirdikleri harçlıklarla devlet (ya da hazine) tahvili satın alırlar.

Harem’in aylık şeker, kavrulmuş ve çekilmiş kahve, mum, sabun, tuz ve biber tayını vardır. Sultan ailesi bireylerinin tayınlarıysa her birine ayrı gönderilir. Ayrıca küçük sultanların her birine, her sabah, beyaz ekmek, simit, pide, saray için özel olarak yaptırılmış beyaz peynir ve kaymak götürülür. Kaymak gümüş bir tepsi içinde, ekmek ve öbür yiyeceklerse kilitli kapağının üzerinde ait olduğu hanım sultanın adı gümüşle işlenmiş ya da kakma olarak yazılmış meşin sandıklar içinde getirilir. Saray için özel hazırlanan bu yiyeceklerin kalitesini Saray dışında bulmak olanaksızdır. Bu nedenle, Sultanlar ya da kalfalar, evlenip Saray’dan ayrılmış ama kentte oturan ve ağzının tadını bilen eski cariyelere, sepetle bu yiyeceklerden gönderirler. Onlar da bu ikrama, genellikle Saray’ın yemek listelerinde yer almayan ve kendilerinin özel olarak hazırlattıkları midye ve balık dolmaları ve zeytinyağlı yemeklerle karşılık verirler. Sabah kahvaltısından önce, üzeri meşin kaplı, bakır kapaklı, çevresi gümüş, üstünde beyaz çuha örtü bulunan, büyük tepsiler içinde reçel, peynir, zeytin, pastırma, buğulanmış et, havyar ve yeşil salata gibi çerez ve tatlılar gönderilir. Akşamları da ayrı tepsiler içinde yemişliklere yerleştirilmiş mevsim meyveleri gelir.

Çok geniş olan mutfaklar doğal olarak, ayrı bir yapıdadır. İçinde yemeklerin sunulduğu sahanlar, tahta tepsilere (tablalara) dizilir; üzerlerine, uçları üstteki deliklerden geçirilmiş bağlarla sarılan pamuklu örtüler yerleştirilir. Böylece, mutfaktan Saray’a taşınan yemeklerin sıcaklıkları kış aylarında bile korunmuş olur. Tepsi örtüleri, götürüldükleri yere göre değişik kumaşlardan ve ayrı renklerde seçilir, Sultanlara gidenler kahverengi ya da koyu lacivert çuhadan, kalfalarınki lacivert, cariyelerinkiyse beyaz bezden olur.

Tablakarlar tepsileri başlarında taşıyarak Saray’ın yemek kapısından içeri girer ve harem ağalarının nöbet koğuşundan geçerler. Tepsileri oraya bitişik olan Harem dairesinin mermer sofasındaki yerleşik uzun masaların üzerine bıraktıktan sonra, harem ağalarının çağırdığı cariyelerin gelebilmeleri için hemen çıkarlar. 

Cariyelerin üzerlerinde, önlük yerine, bellerine sarılıp önden bağlanan, iki ucu sırma işlemeli, büyük beyaz havlular; ayaklarındaysa terliklerinin üzerine geçirdikleri sedef kakmalı nalınlar1 vardır.

Başlarındaki bir büyüğün yönetimi ve yardımıyla her üç cariye birlikte bir tepsiyi kaldırır; böylece, yaldız işlemeli önlüklerin içinde, nalınlar üzerinde yükselmiş, genç ve zarif kızlardan oluşan bu güzel görünümlü kafile, uyum içinde, Harem’in holünde ilerler.

Dipnot:
1 Nalın bir tür terliktir. Tek bir parça tahtadan oluşur. Yüksekliği 10-12 cm olup, altları enlemesine iki kısımdan yapılmıştır. Alt tarafına doğru, dümdüz ve kenarsız olan üst tarafına uyum sağlayacak biçimde bir çıkıntı oluşur. Ön kısma doğru da çivilerle yanlara çakılmış deriden yapılan ve bazen üzerleri işli ya da gümüşle bezenmiş, içine ayağın geçebileceği kulplar tutturulur. Nalınlar, yalın ayak veya başka bir ayakkabı ve terlikle giyilebilir; bahçede, hamam da ve gereken her yerde kullanılabilir. Alışkın olmayanlar için kullanımı oldukça zor, tehlikeli ve elverişsiz olmakla birlikte, alışkın olan kişiler bunlarla ve ayaklarından bile düşürmeden koşabilmektedir. Yapımlarının basitliği ve ucuz fiyatları yüzünden nalınlar halen kullanılmaktadır. Şimdilerde bile zenginlerin kullandığı, bazen kumaşla kaplı. bazen değerli tahta üzerine sedef ve gümüş kakmalı olanları bulunmaktadır. Hatta Saray için, tümü gümüşten nalınlar bile yapılırdı, ama bunlar kullanışlı olmadığından artık pek görülmüyor. 

 [1]    2    3     sonraki sayfa »