Adnan Demir
Sofra - ocak - yemek kavramları, tüm Anadolu kültüründe olduğu gibi, Alevi - Bektaşi toplulukları arasında da kutsallaştırılmış ve halkın yaşantısının her aşamasında yerini almıştır.
Tüm bu unsurlar halkın yaşantısına geleneksel yöntemlerle; edebi ürün olarak, gelenek olarak, tören olarak, inanç olarak, rituel olarak girmiş ve yaşamıştır.
Alevi - Bektaşilerde Ocak kültürü
Ocak, sadece yemek pişirilen yer değildir. Ocak, kutsaldır. Ocak, soydur. Ocak söndürülmemesi gerekli bir kutsal mekandır. Ocağa yemek artıkları atılmaz. Ocağa pislik atılmaz. Ocağın ateşi hiç söndürülmez. Eğer sönerse o evin artık uğursuzluk getireceğine inanılır.
Anadolu Alevilerinde köyler, kabileler, soylar kendilerini bir ocağa ve ocaktan (soydan) gelen dede ve onun soyuna bağlarlar. Bir alevi bağlı olduğu ocakla anılır.
Ocak aynı zamanda bir olgunlaşma, eğitilme yeridir. Yemek nasıl ateş yakılan bir ocakta pişerse, ham insanda bir ocakta pişer, olgunlaşır. Asker ocağı, baba ocağı, Pir ocağı v.b tabirler ocak kavramının insanın piştiği olgunlaştığı yer olarak algılanır.
Ocaklılar, ocakzadeler kavramı da pişmek ve olmakla eşdeğer anlamında kullanılır.
Malatya, Maraş bölgesinde yemek pişirilen ocağa su serpilmez serpilirse kıtlık ve kuraklık olur. Ocağa tuz atılması iyi değildir.
Sofra kültürü
Sofrada, ocak gibi sadece yemek yenilen yer olarak düşünülmemelidir. Sofra, açılan bezi, inanç ve edebi ürünleri ile bir bütündür. Alevi ve Bektaşilerde sofraya kadın ve erkek birlikte oturulur. Ancak kalabalık olan ortamlarda sadece çocuklar için ayrı sofra hazırlanır. Bu sofra genellikle mutfakta olur.
Sofra kültürü içinde: günlük sofra, ibadet sofrası ve özel gün sofraları hep birbirlerinden farklılıklar gösterir.
Günlük ev sofrasında evin reisinin yeri hiç değişmez; eğer misafir varsa reisin sağında yer almalıdır. Misafir ya da dede, baba gibi dini önderler yoksa dua edilme zorunluluğu yoktur. Var ise, mutlak dua edilir. O zaman ev reisinin makamına dede ya da baba oturur. İlk lokmayı dede, baba alır. Sonra yemek başlar. Yemek babanın sofra duasından sonra, ‘’Aşk olsun’’demesinden sonra başlar. Daha önce yemeğe el sürülmez.
İnançlar
Anadolu Alevilerinde gerek sofra, gerek yemekler ve yemek yeme şekilleri ile ilgili birçok inanç mevcuttur.
Bismişah Bismisah Allah Allah
Nimmet-i Celil, bereket-i Halil, sefaat-i Resul, inayet-i Ali, Himmet-i Veli ola
Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin
Hak-Muhammed-Ali bereketini vere
Yiyip yedirenlere, pişirip getirenlere nur-i iman ve aşkı şevk ola
Dertlere derman hastalara şifa ola
Gittikleri yerde kan ve keder görmeye lokmalarınız kabul ola
Üçlerin, beşlerin, yedilerin, on iki imamların, on dört masumu pakların, on yedi kemerbestlerin, kırkların
Rical ül gayp erenlerin ve Pir dergahina yazila
Yiyene helal yedirene delil ola
Hak saklaya, Hizir bekleye
gerçege Hüü..
bir başka dua ise;
Bismişah,
Evvel Hak diyelim, Kadim Hak diyelim
Geldi Ali sofrası ya Şah diyelim
Ya Şah versin bize.
Demine Hü diyelim
Yemek bitiminde ise dede ya da baba yine dua eder.
Dualar gerek bölgesel, gerekse Alevi ve Bektaşilerde bazı farklılıklar ve çeşitlilikler gösterir.
Malatya Hekimhan Kızılkaya köyünde,
‘’Bismişah
Arka eksilmeye, taşa dökülmeye
Biz bir yedik Cenab-ı Allah bin vere
Hakkın divanına kaydola
On iki imam defterine yazıla’’ diye yemek dualanır.
Duadan sonra niyaz edilir ve dede bir lokma daha yer. İbadet amaçlı toplantı esnasındaki yemek ve sofra kültüründe farklılıklar vardır. Trakya Bektaşilerinde, “Zikir Sofrası”, “Ali Sofrası”, “Muhabbet Sofrası”, “Yunus Sofrası” adıyla sofralar kurulur.
Anadolu Alevilerinde ibadet amaçlı yapılan cem törenlerinin önemli bir kısmı lokma adı verilen yemeklere ayrılmıştır. Lokma bölgelere göre çeşitlilik gösterir. Genellikle bir kurban olacağı gibi içli köfte (Elbistan), kömbe (Sivas, Maraş, Malatya Çorum) gibi yiyeceklerde olabilir. Bunlarda kurban niyetine lokma olarak sunulur ve getirilen yiyecekler imece usulüyle hazırlanır. Hepsinin ortak adı lokmadır.
İçki Kültürü:
Alevi Bektaşi kültüründe bade, dem, mey, dolu vb. isimlerle anılan içki gerek günlük yemek, gerek özel gün ve gerekse ibadet amaçlı törenlerde önemli bir yere sahiptir.
Bazı köy cem evi mimarisinde dedenin içkisinin koyacağı bir yer bile yapılmıştır. Bu içki rakı ya da şaraptır.
Tunceli Alevilerinde ceme giren canlar getirdikleri yiyecek ve içkilerle birlikte dara durup dededen dua alırlar. Duadan sonra ellerindeki yiyecek ve içeçekleri lokmacı denilen görevliye teslim ederler.
İçki sofrada bulundurulmaz, saki isteyene dağıtır. Sakiden bardağı alan dede önünde diz çökerek dua alır, sonra içer.
Trakya Bektaşilerinden Gülşanilerde (Kırklareli, Kofcaz, Topçular köyü) olduğu gibi bazen şerbet olarak da kullanılır. Topçular köyünde şerbet, ahşap özel kaplarda sunulur. Baba tarafından dua edilerek sıra ile verilir.
İçki almak, dem almak, bade almak, belli bir disiplin ve erkan gerektirir. Rastgele değildir.
Alevilerde cemde 12 görevliden biri gözcüdür. Gözcünün görevlerinden biri de içkisinin dozunu kaçıranları uyarmak ve gerekirse cemden çıkarmaktır.
Bektaşilerde bir saki dedesi vardır. Bu görev onundur. Dem almayı dede organize eder. Bedreddinlerde erkanda dem görmeye Aşk Etme denir.
Trakya Bektaşilerinden Alikoçlar da (Kofcaz, Terzidere) dem adı verilen rakı bir kazanda toplanır, baba tarafından dualanır. Üçerli gruplar halinde olan guruplara birer bardak verilir. Her grup üçer yudumda üçer defa dolaşarak bardağı bitirir. Buna üçleme denir. Bu Allah, Muhammed, Ali aşkına yapılır.
Bektaşilikte dem iki yolla alınır, denir. Biri ağızdan alınır, önemli değildir. Diğeri kulaktan alınır, bu önemlidir; o da sohbetle olur, buna muhabbet denir. Her ikisi de dozunda olana Aşk Olsundenir.
Dem alınırken bardağı tutuş şekli de önemli ve anlamlıdır.Genellikle bardak tek elle ve canların elleri karşılıklı birbirine temas ederek önce eller sonra bardaklar temas edilerek ‘’can cana, cam cama’’ diyerek dem alınır, ancak Alikoçlar da bardak iki elle tutulur ve on parmakta bardağa değer, bu on iki imamlar aşkınadır. On parmak; bardağın içi ve dışı toplam on iki eder.
Özel Gün Yemekleri
Aşure:
Her yıl muharrem ayının onuncu günü yapılan bir yemektir.
Sünniler arasında da yaygın olan aşure Geleneksel Alevi Bektaşi toplumlarında meydanda imece olarak yapılır. Ve kazanlarda dağıtılır.
İçine on iki çeşit malzeme konmasına dikkat edilir.
Gaziantep'te muharrem ayında pisi yapılır ve Hazreti Hüseyin’in şehit olduğu muharrem ayının 1. gününde başlayarak 10 gün dağıtılır. Buna hayrat yemeği denir.
Bu ayda su içilmez, onun yerine ayran, hoşaf gibi yiyecekler alınır. Hz Hüseyin’in Kerbela da susuz bırakılmasının anısına.
Sultan Nevruz (Navruz):
Anadolu'da Alevi topluluklarının yüzyıllardır kutladıkları özel günlerden biridir.Yeni yıl olarak görülen Sultan Nevruz’da yiyecekler alınıp kırlara gidilir. Sivas’ta o gün ‘’S’’ harfi ile başlayan yiyecekler yenir. Süt, simit, susam, soğan, sarımsak vb. yyeceklerin yedi çeşit olmasına ve yeşil yiyecekler olmasına dikkat edilir.
Kars’ta(Dileme Köyü) yeni yıla girerken (Ocak 13) gece sütlaç yapılır. Ve içine para atılır. Aynı gece tuzlu kilik ya da tuzlu culik denilen bir çörek yapılır.
Bu çöreğin bir parçası yastığın altına konur, o gece rüyada kim su verirse onunla evlenileceğine inanılır.
Makedonya Bektaşi’lerinde (Ohri) 1 Mart yılbaşı sayılır.(14 Mart'a denk gelir)
Akşam yemeğinde kuzu ayağıyla kaynamış kuru fasulye yenir. Ev kadınları kemikleri toplar, yemek yenilen odanın bir yerine asar. Sabah güneş doğmadan kemikler dışarı atılır.
Alevi ve Bektaşi’lerde özel günlerde yapılan börek, kömbe, çörek vb yiyeceklerin içine para konması yaygın bir gelenektir.
Ohri’de Bektaşiler arasında Kolbörek isimli bir börek yapılır. Bu mayasız ekmek hamurundan (Karavay) yapılır. Bu Karavay‘ın içine para konur. 1 Mart yılbaşı kahvaltısında bu börek evin büyüğü tarafından kesilip dağıtılır. Para kime çıkarsa onun o yıl şanslı olacağına inanılır. Bu birlik olma anlamına gelen bir kültürdür. Kadın böreği yaparken ‘’bu kolların birbirine sarıldığı gibi ailemizde birbirine sarılsın,’’ der.
O gece cemaat birlik toplantısı yapar ve yine kolböreği getirilir, aynı duayı baba ya da dede yapar.
Maraş, Malatya bölgesi Alevileri bayramlarda, Nevruz'da, Hızır İlyas (Hıdrellez)'da yaptıkları kömbelerin içine para korlar. Kime çıkarsa o yıl şanslı olacağına inanılır.
Trakya Bektaşilerinde aynı kültür, muhabbet ceminde meydanda yapılır ve çörekler içine 12 imamların aşkına para konur
Ölüm:
Alevi köylerinde genelde ölü evinde yemek yapılmaz. Elbistan'da ölü evinde üç gün yemek yapılmaz, komşular getirir. Buna sofralı gitme denir. Adana'da bu yedi gündür. Yedi gün, ölü evi yemek verir, buna ölü aşı denir.
Ölünün ardından yedisinde, kırkında, elli ikisinde yemek verilir, ayrıca aşure de yapılır.
Ziyaret:
Alevi ve Bektaşi kültüründe ziyaret adı verilen kutsallığına, ermişliğine, ululuğuna inanılan kişilerin, türbe, tekke, ocak ya da mezarlarında yemek vermek yaygındır.
Anadolu ve Rumeli'de bunlardan her yerde bulmak münkündür. Elbistan Demircilik köyünde Teslim Abdal Ocağı vardır. Bu ocakta Teslim Abdal'ın mesti olduğuna inanılır ve bunu koruyup saklayan soya, ocaklar soyu denir. Bu ocakta sağaltmalar yapılır. Hastalığı olan kişi buraya kurbanı ile gelir.(Et, bulgur pilavı, ayran) Burada lokmalar yenir ve bir gece mestin olduğu odada yatılır.
Yemek tüm ev (ocaktaki) halkının, ocağa gelenlerin iştiraki ile yenir. Ocağın reisi dua eder.’’El bizden sebep Allah’tan’’ diyerek mest üç defa hastanın sırtına sürülür.
Buna benzer uygulama ve yemeklere Anadolu’nun her yerinde rastlanır.
Ziyaret yerindeki mezar altındaki toprağa Güher ismi verilir. Ziyarette şifa arayanlar bu güheri su ile karıştırıp içerler
Tuz Kültürü:
Alevi ve Bektaşi’lerde tuz-ekmek-su kutsallığı olan, halkın yaşantısına birçok anlamda girmiş yiyeceklerdir. Tuzla ilgili Alevi ve Bektaşilere has inanç ve uygulamalar yaygındır.
Bektaşilerde tuz kutsaldır. Gerek günlük yemek kültüründe, gerek ibadet ile ilgili meydanlarda tuzun yeri çok önemlidir.
Sofrada yemekten önce tuz tadılarak başlanır ve yine tuz tadılarak bitirilir.
Trakya Bektaşileri için tuz iki anlam taşır.
Maraş Elbistan (Kantarma- K.Yapalak) Alevilerinde cemde on iki kollu Horasan’dan beri var olduğuna inanılan cerağ vardır. Dede çerağı uyandırdıktan (yaktıktan) sonra, çerağın altına tuz koyar. Bu tuza ekmek batırarak şifa olsun diye yenir.
Kaynaklar
Bu makaledeki bilgiler daha çok alan araştırmalarımız sırasında derlediğimiz malzemelere dayanmaktadır. Bunun yanı sıra aşağıdaki kaynaklardan da zaman zaman faydalanılmıştır.
Source: